15 Temmuz 2014 Salı

Burgazada. Sanki İstanbul'da değil.

Ankara'dan kuzenim geldiğinde ilk kez gittik. Hep Büyükada idi istikamet, iyi de etmişiz çevirmişiz ibreyi bu sefer dedik. Pek huzurlu, sanki İstanbul değil :)
Sonra annem ve babam da geldiğinde hafta sonu erken gidip dönmüştük. Sahilde tam da burada çay içtik, biraz ileride de balıklarımızı yedik misler gibi.


Denizin hemen kıyısında çayını yudumla dilersen, ya da gayet güzel kahvaltıları da var. Üstelik denize sıfır kahvaltı fiyatı da hiç fena değil ( 25 tl/kişi başı ) Hemen karşı sahilde egzos kokusu, korna sesi ile tıkınırken daha mı iyi?

Temmuzun ilk haftası ben burada denize de girerim iddiamı ispatlamak için bir keşif seferi bile yaptık :) Kalpazankaya'yı duymuştum, iddia edildiği kadar da varmış bana göre. Rüzgarsız, tertemiz denizi. Sabah biraz deniz anası var, ama o kadar kusur kadı kızında da var.

Şezlong ve şemsiye kiralanabilir. Ama taş zemin beni bozmaz derseniz bir örtü de idare edebilir, sadece şemsiye de alınabilir. ( Şezlong 10 tl, şemsiye 5 tl )

Denize girilen yerde bir küçük market var. Her tür ıvır zıvır mevcut. Miller şişe 8 tl, ben yasağı deldim kendime bir şişe hediye ettim :)





Sabah biz kahvaltımızı edip de geldiğimizde sadece iki bayan vardı sahilde, sanırım ramazan olmasının da avantajı var. Kalabalığa kesmeden gidin derim.

Yukarıda bir de restoran var. Rezervasyon yaparsanız önceden ancak o zaman en kıyıdaki masalarda denize baka baka yersiniz. Gerçi yemeye değecek yemek de yok :( Bu kadar güzel manzara karşısında vasat meze ve pişmemiş köfte yemek çok acı. Buraya bir daha gelirsem sırt çantasında her tür yiyeceğimi getirir, içeceğimi küçük marketten alırım. Burada yemek yemeye değmez. Onun yerine merkezde sahilde yemek yemek kesinlikle daha mantıklı. Denizden çıkın, tabana kuvvet motor ve vapurun yanaştığı sahile.


Kalpazankaya restoran pek cici masaları, iskemleleri. Bir de aşağıdan görüntüsü.
Giderken mesafeyi bilmediğimizden, biraz da abartıldığından faytona bindik. Bana kalsa binmem, yürürüm. Bir dahaki sefere ısrarcı olmak niyetim. Hatta siz binin ben yürürüm diyebilirim :)

Bu da fayton yolcusu Nalan... Sanki çok zor bir makamda şarkı söyler gibi :)




Dönüşü tabii ki tabanvay yaptık. Bana bu kadar hareketsizlik fazla, bünyeme zarar. Döndük yine çay bahçemize. Mis gibi köpüklü birer kahvemizi içtik.

İnanın bu hafta sonu bana zamandan çalınmış gibi geldi. Zaman durdu, İstanbul'un canına okuyan çarktan kurtuldum hissi yarattı.
Deniz, güneş candır :)

Asıl sürpriz adada sabah ayak basmamızla Leo'yu görmem oldu. Fransa nere Burgazada nere. Beste ve yakışıklı Leo adada!!
Arkamızdan Kalpazankaya'ya geldiler. Korsan Leo denizde çok çalıştı, yüzme denemeleri yaptı. Biz de alkışı hiç eksik etmedik :)
Dünya küçük, evren iyilik dolu.
Çıkın evden, bu hafta sonu siz de bir ada sefası hediye edin kendinize :)


6 Haziran 2014 Cuma

zenginlik kime göre, nasıl?


Şimdi sorsam herkesin kendine göre bir zenginlik tanımlaması vardır elbet.
Hatta aynı kişinin yaşına, yaşadıklarına bağlı olarak bu konudaki düşünceleri evrilmiş bile olabilir.

Belki 20 yıl önce "şu kadar para" dediysem; pis bir bataklık gibi bir anda ortaya çıkan habis hastalık sonrası "oh çok şükür, sağlık" diyebilirim.

Bu fotoğraf da bana zenginliği çağrıştırıyor. Çünkü içinde sağlık, sevgi ve adalet barındırıyor. Şifa dağıtan kadın elleri var bunlarda. Her şeyden önemlisi " g e r ç e k " bunlar. Bilmem bu kelimede size neler anlatıyor?

Sütüm malum yıllardır Aysun'dan. Kaynadı, kaymağı sıyıldı, mayalandı-uyudu-uyandı. Tam damağıma layık hafif ekşi yoğurt oldu. Pek azını da ayırdım, içmek için.

Zeytinyağı da Saltuksoylar'dan alıyorum salataya ve ekmek banmaya :) Bu sefer denemek için Bilecik/Gölpazarı'ndan geldi. Üzerine biraz kekik, bolca pul biber. Onlar da Üç Elma'dan. Ayrıca bulgur, un, tuz, sirke de geliyor oradan.

Balı Fethiye'de Refikler Çiftliği'nden, Tipi Hanım'dan ve Gölpazarı Bedriye Hanım'dan alıyorum. Hepsinde de aroma nefis, damak çatlatan tatlar :)

Ekmek yine Bedriye Hanım'dan, ekşi maya, tam buğday unundan. Sabun da ondan, kostiksiz. Evde banyoda el sabunlamak için, saçımı yıkamak için ve hatta bulaşıklar için aynı sabunu kullanıyorum! Saç kremi falan yok, saçlarım yumuşacık :) O televizyonda gördüğünüz reklamlar yalan dolan yahu :)

Kendi ekşi mayamı da başlatıp besleyip ekmek yapmaya devam etmeliyim. Ev o zaman gerçek bir ev oluyor bana göre.

O ortadaki otlar da balkonumdan kuzu kulağı! Bir demet taze kuzu kulağına tapabilirim, o kadar çok seviyorum!

Sizlerin de zenginliği bol, daim olsun...

Sevgiyle.

2 Haziran 2014 Pazartesi

özlemişim

Enikonu özlemişim yahu.
Özene özene yazmayı, evirip çevirip okumayı.
İyice hızlı yaşa genç öl moduna girmişi ben. Çalış çalış nereye kadar, emekli olunca madalya parlatırım artık. öğğğh.

Yaz geldi, ben şu yüzgeçlerimi ıslatayım da size anlatayım bari :)