28 Şubat 2010 Pazar

homini gırtlak, tumba yatak


Pazar sabah kahvaltısı öyle zevkli oluyor, öyle çok özenip yiyoruz ki akşam saat 8'e kadar boğa yılanı misali halimiz :)

Yukarıda talandan kalan kepekli krepler. Hafta içi annemin ev üretimi reçelleri ve biraz da Trabzon'dan gelen köy peyniri eşliğinde ofiste kahvaltı olacaklar.


Pazar günü ancak öğlene yetişti ekşi maya ekmeği. O yüzden kahvaltıda yeterince saldıramadık mamalara, yer kalsın bunun da tadına bakmaya diye.

Pişmiş ekşi maya ekmeğinden gaz alıp hemen ikincisini mayaladım. Solda borcamda 1 bardak maya üstüne yarım bardak un ve 2 saat bekleyerek iyice mayalanmış hali.

İkinci ekmeği yoğurup 24 saatten fazla beklettim. İçine ceviz ve çörek otu katıp küçük ekmekçikler olarak pişirdi. Ama tuz koyarken dikkat etmek gerek, ekmeğin kabarmasını belki de biraz fazlaca tuz eklemem engellemiş olabilir.

Gerçi evdeki fırın da köydeki odun fırınının yerini tutmuyor, düşünsenize bu ekmeğin gerçek odun fırınında piştiğini. Of ki ne off.

İki evin birden gözbebeği arkadaşımın oğlu için kek pişirmek de gerek. Tarifte 1 bardaktan az sıvı yağ yazıyordu. Oysa bende çok daha güzeli var. Aysun'un sütünden kaymak ayırdığımı söylemiştim.

Çıkarıp dondurucudan eritip kek malzemelerine kattım. Gerçek süt kaymağı !

Seni seviyoruz Aysun :)


Cumartesi günü pembe domates tohumlarını üyelere göndermek için çalıştım, pazartesi ve salı günü de devam etti. En son salı akşamı son kargoları da gönderdim. Ne çok kasmışım kendimi, aynı yukarıdaki pisi gibi oldum işler bitince.

Önümüzdeki günlerde de pembe domates çimlendirmeleri başlayacak.

Uyan millet, 6 Mart'ta cemre düşüyor hem de bu sefer toprağa !

27 Şubat 2010 Cumartesi

kıvırdım ben bu işi


Galiba kıvırdım ben bu işi.

Pazartesi akşamı ekşi mayaya başladım. Bir kavanozun içine 1 kase kepekli un, oda sıcaklığında 1 bardak içme suyu ile başladım. Her akşam yarısını kavanozdan alıp yerine 1 çay bardağı beyaz un ve 1 çay bardağı oda sıcaklığında su ile beslediğim maya 5.günün sonunda oldu.

Detaylı ve görsel anlatım için Hülya Erol'un sitesine göz atın.

Şu an itibariyle de ekşi maya ekmeği tarifine giriştim. Gece mayalayıp sarıp sarmalayıp yarına kadar ekmeğin olmasını beklemek kalacak geriye.

Bakalım yarın göriciiiz. Hakem heyetinin yarın yapacağı tadım sonrası haberler burada :)

Sonrası eğer becerirsem artık domates kurusu mu olur ceviz mi olur yoksa zeytinle kekik mi olur...

Resim buradan

11 Şubat 2010 Perşembe

trafik sorunsalı, günaydın


Sabah yine her zamanki saatte çıktım evden, sokağın başında otobüs durağı var. Otobüs değil de sanki özel servis. Her sabah aynı kişilerle Kadıköy'e kadar mutlu mesut seyahat. Neredeyse ayakta yolcu yok, sabah da 9 olmadan ofiste masamda çayım elimde evde yaptığım ekmekten reçelli tulum peynirli sandvice gömülmece :)

Derkeenn...

Tam da kilit noktada kaza, Kadıköy yönünde ne kadar araç varsa hepsi çalışır vaziyette ama hız sıfır km/saat. Tam yarım saat dile kolay ! Biri kalp krizi falan geçirmeye kalksa dağlara taşlara. Hiç kurtulma şansı yok.

Neyse yarım saat gecikme ile ulaştım Kadıköy'e. Nasıl olsa geç kaldım aammman deyip akbil doldurmaya seyirttim. Akbil gişesindeki memura günaydın dedim tebessüm edip, adamcağız nasıl sevindi tarif edemem. " Bugün buradan geçen en güler yüzlü hanımsınız " dedi. Kimbilir ne tavırlarla karşılaşıyor adamcağız. Halbuki basit bir " günaydın "

Velhasıl diyeceğim odur ki, patron gel biz bu ofisi taşıyalım. Bizim oralarda bildiğim çok janjanlı mekanlar var. Şu anda çalıştığımız ofisi de verelim kiraya paraya para demeyiz bak. Patrooon :)

Bu güzel foto Zeynep'in Yerin'nden. Mutlaka göz atın, benim gibi sizin de gözünüz bayram etsin.

10 Şubat 2010 Çarşamba

canım ailem


Dizi takıntım yok ama Uğur Yücel veya Çağan Irmak kaş göz çizsin yeter, ben seyrederim. Ayhan Sicimoğlu'nun da dediği gibi "hastasıyım". Sicimoğlu'na da hastasıyım, canlı performansını seyretmişliğim var, ölmeden önce şeyttirilecek şeyler sıralamasına girer yani !

Özet bitene kadar Gümüş'ü yoğurdum,sonra o tahtına geçti ben koltuğuma seyrediyoruz sultanla. Jenerikte Candan Erçetin söylüyor, daha ne isterim ki ?

Bu arada ekmek makinesinde hamur programında cevizli ekmek var, birazdan çıkar sandviç ekmeği gibi yapıp fırına, ohhh mis :)

9 Şubat 2010 Salı

"majesteleri" evimizi onurlandırdı...


1 seneden fazla süren hasret bitti.
dün gümüş operasyonu yapıldı, artık en az 15 gün bende misafir :)
dün akşamdan beri birbirimize kur yapıyoruz, biraz ben sıkıştırıyorum biraz o naz yapıyor, anlayacağınız şu aralar 32 diş sırıtma modundayım.
arkadaşımın oğlu annesine dün akşamdan beri ultimaton veriyor, bugün yarın nüfus kağıdı elinde "beni de evlatlık al" diye kapıya dayanması muhtemel !
nasıl özlemişim, nasıl mutlu oldum anlatamam...

4 Şubat 2010 Perşembe

fikir sahibi damaklar !F'te ...


Ellerinde büyüteçleri hafiyeliğe çağırıyorlar.
Ne yiyorsak oyuz ! diyorlar.

http://www.fikirsahibidamaklar.org/basin/

1 Şubat 2010 Pazartesi

altın, en siyanürlüsünden...


ULUKIŞLA KÖYLERİ’NDEN, SİYANÜRLÜ ALTIN MADENCİSİ AYDIN DOĞAN VE NECATİ KURMEL’E AÇIK MEKTUP

Baylar, bir süredir Ulukışla’da satın aldığınız altın madenini işletmek için adamlarınızla topraklarımıza girmek istiyorsunuz. Köylerimizin sulama göletinin bulunduğu alanla birlikte şimdide meralarımız ve ormanlarımızı satın almak için günlerdir adamlarınız köylerimizde türlü fesatlar çeviriyor. Biliyorsunuz ki, bu coğrafya İpek Yolu üzerindedir; derin ve sarp vadilerle örülüdür. Binlerce insan uygarlığı gelip geçmiş ve milyonlarca canlı yaşamıştır. Köylerimizde insanlarımız kışın sert ve soğuk geçtiğini bilir, soğuğa karşı nasıl direnmesi gerektiğini de. Kurdunu, kuşunu tanırız bu coğrafyanın, uçan kuşun kanat çırpışından anlarız dostu düşmanı.

Aylar önce sizlere “köylerimize gelmeyin” dedik. Israr ettiniz. “Hayır, bu madeni işleteceğiz” dediniz. Sularımıza göz diktiniz. Şirketinizin yaptırdığı analizlerde yüzde on beş arsenikli çıktı bile suyumuz. Köylülerimiz tedirgin. Bolkar Derelerine akan karın içine kir bulaşmaya başladı. Derenin suyunu satın alan Hayat ve Tekir Su sessiz. Onların gidecek yeri vardır. Ama bizlerin gidecek yeri yok. Atalarımız bu köylerde öldü. Bu köylerde kiraz topladı, ata bindi, çift sürdü. Bu topraklardan sevdi, evlendi, çocuk yaptı, everdi. Ceviz ağaçlarını bu sularla suladı. Almak istediğiniz sadece suyumuz değil. Geçmişimizi ve atalarımızın ruhlarını da istiyorsunuz. Kemiklerimiz sizlerin kepçelerinin ucunda rahmet ve merhamet dilenmeyecek bunu bilin.

Köylerimize günlerdir jandarma eşliğinde gönderdiğiniz görevliler, köylerimizin geleceğini satın almak için topraklarımızı ölçmek istiyor. Amaçları 400 dönüm daha toprak satın almak. Eşeklerin geçtiği yoldan geçerek gelmenize gerek yok Baylar. Doğrudan çıkın köylerimize gelin. Adamlarınızı göndermeyin. Düşmanımızı yakından tanımak istiyoruz. Size söyleyecek sözümüz var. Tabi varsa cesaretiniz gelin.

Baylar, size toprak satacak analar daha çocuklarını doğurmadı. Böyle bir çocuk da bu coğrafyada barınamaz. Adamınız olan Sadettin Sakatoğlu adlı Maden mühendisleri Odası Adana Şube başkanı topraklarımızı birbirine katıyor. Kendisini önce size, sonra yargıya şikâyet ediyoruz. Köylerimizi satın almaya teşebbüs ederek, halkın değerlerini satın almak istiyorsunuz. Bu coğrafyada yaşanacak tüm olumsuz gelişmelerden adamlarınız ve sizler sorumlu olacaksınız. Bu hafta yeniden ölçüme gelecekler. Geçen hafta biliyorsunuz yine gelmiştiniz. Köylülerimizi dövmeye kalktınız. Ama sokmadık sizleri. Jandarma eşliğinde yine geleceksiniz, daha kalabalık geleceksiniz. Haydi deneyin. Kaybedecek çok şeyiniz var.

Oysaki biz misafirperver bir ilçeyiz. Dostlarımızı severiz. Ama düşmanlık yapanların başına ipek yolunda ne geleceğini dosta düşmanda gösteririz. Bu toprakları satın alamayacaklarını bilirler. Bilirler ki bir halkın bedduasını almak, vergi borçlarınızdan daha ağır veballer yükler. Vicdan sahipleri bedduanın ne olduğunu bilir. Biz biliyoruz ki, ipek yolunun bu yakasından haramiler geçmek istiyor. Her yeri talan etmek, dağlamak, hayvanlarımızı, topraklarımızı ve insanlığımızı yok etmek istiyor. Bu hafta yine geleceksiniz. Uyarıyoruz. Gelmeyin. Haramiler tankla, topla, tüfekle gelecekse eğer, bizler kiraz ile, elma ile, su ile ,toprak ile direneceğiz. Biliyoruz siz yapmazsanız başkası yapmak isteyecek bu işi. Pazarlığınız büyük. Altını topraktan çıkartıp, tüm yaşamlarımızı yok edecek gücünüz olduğunu düşünüyorsunuz. Medyanız var. Patronlarınız, bürokratlarınız, topunuz, tüfeğiniz. Bize savaş ilan ettiniz, ama siz kaybedeceksiniz. Bu sefer uçan halılar da yapsanız, vergi borçlarınızı da ödeseniz, ellerimiz iki yakanızda olacak. Cehennem ateşiniz, ekmeğimizin sıcağından besleniyor. Siz ya bizim cennetimizden ellerinizi çekersiniz ya da ellerimizde cehenneminizin ateşini körüklersiniz.

Desteklediğimiz tekel işçileri ne öğretti bize biliyor musunuz: Ölmek Var Dönmek Yok. Haydi Gelin.

Ulukışla Altın Madenine Karşı Direniş Komiteleri